Japon hükümeti, Fukuşima Nükleer Santrali’nde biriken atık suyun denize tahliyesine perşembe günü başlanacağını duyurdu. Japonya Başbakanı Fumio Kişida yaptığı açıklamada, “İşletmeci firmanın (Tepco), Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın onay verdiği plan temelinde gecikmeden suyun denize tahliyesine başlamasını istiyoruz” şeklinde konuştu. Kişida, hava ve deniz koşulları uygun olduğu takdirde tahliyenin 24 Ağustos Perşembe günü başlamasını istediklerini de sözlerine ekledi.
Deutsche Welle’den (DW) Julia Vergin, Japonya’da 2011 yılında meydana gelen deprem ve tsunami sonrasında büyük zarar gören Fukuşima Dai-İçi Nükleer Santrali’nde biriken radyoaktif atık suyu denize boşaltma planları tartışma yaratıyor. Japonya’nın neden bu yönteme başvurduğunu ve tartışmanın nedenlerini derledi:
ATIK SU NEDEN PASİFİK OKYANUSU’NA BOŞALTILACAK?
Fukuşima Nükleer Santrali’nde 2011 yılından bu yana deprem ve tsunamide zarar gören reaktörleri soğutma işlemleri devam ediyordu. Bu işlem için de her gün yaklaşık 170 ton su gerekiyordu. Ancak filtre edilen bu suyu depolama konusunda santralin kapasitesi dolmuş durumda. Bunun yanı sıra yağmur ve yer altı suları tesislere doluyor, bin 46 tankta, bin 343 milyon metreküp su birikti.
Filtre edildikten sonra zararsız olarak değerlendirilen soğutma suyunun bir kilometrelik bir tünel ile Pasifik Okyanusu’na tahliye edilmesi öngörülüyor. Bu işlemin yaklaşık 30 yıl süreceği tahmin ediliyor. Radyoaktif atıklar ise karada kalacak.
JAPONYA FİLTRE EDİLMİŞ SUYU DENİZE BOŞALTABİLİR Mİ?
Japonya Nükleer Denetleme Kurumu ve Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA), atık suyun denize tahliye edilmesi planlarına onay verdi. Japonya, uluslararası güvenlik standartlarını karşılıyor. UAEA, bu suyun insan ve çevre üzerindeki etkilerini önemsiz sayılacak düzeyde olarak değerlendiriyor. Dünya üzerindeki birçok nükleer santralde atık sular on yıllardır denize boşaltılıyor.
Ancak çevreciler, balıkçılar ve komşu ülkeler Japon kurumlarının, soğutma işlemlerinde kullanılan sudaki radyoaktif değerleri daha düşük gösterdiğini iddia ediyor. Atık suyun denize verilmesi ile okyanusta geniş kapsamlı kirliliğin olmasından ve çevreye vereceği olası zararlardan kaygı duyuyorlar. Bunun yanı sıra balıkçılar, satışların düşmesinden de endişeli.
ATIK SU DENİZE VERİLMEDEN ÖNCE NASIL FİLTRE EDİLECEK?
Reaktörleri soğutma işleminde kullanılan radyoaktif özellikler içeren su, Gelişmiş Sıvı İşleme Sistemi (ALPS) ile filtre edilerek denize boşaltılacak. Bu sistem, trityum elementi dışındaki radyoaktif maddeleri filtre edebiliyor. Tepco, atık suyu denize akıtmadan önce incelterek, sudaki trityum konsantrasyonun litrede yaklaşık bin 500 bekerele düşürülmesini planlıyor. Söz konusu miktarın ulusal güvenlik normlarının kırkta biri olduğu belirtilirken, Tepco’dan yapılan açıklamada, filtre edilen suyun içindeki radyoaktif madde oranının daha yüksek olması durumunda temizleme işleminin tekrarlanacağı duyuruldu.
TRİTYUM NE KADAR TEHLİKELİ?
Radyoaktif bir hidrojen izotopu olan trityum radyoaktif olmasına rağmen, sezyum-137 veya stronsiyum-90 kadar tehlikeli değil. Plastik bir folyo ve hatta insan derisi bile trityumun yaydığı radyasyondan korunmayı sağlıyor. Radyasyon ekolojisi alanında uzman Prof. Dr. Georg Steinhauser, trityumun bu özellikleri nedeniyle, Fukuşima’daki atık suyun denize tahliye edilmesini en iyi ve en güvenli çözüm olarak değerlendiriyor.
Fukuşima Üniversitesi’nde misafir öğretim üyeliği yapan ve halen Viyana Teknik Üniversitesi’nde görevli olan Steinhauser, bu görüşünü şu sözlerle açıklıyor:
“Trityumdan kaygı duyanlar, bu konuda yeterince bilgi sahibi değiller. Trityum, inceltilmiş bir halde yavaş yavaş denize akıtıldığı zaman insan için de çevre için de tehlike oluşturmaz. Bu, nükleer silah denemelerinde ortaya çıkanın küçük bir kısmıdır. Üstelik izin verilen sınırın altında olacak şekilde inceltiliyor. Bu nedenle kimsenin kaygı duymasına gerek yok.”
Jülich Araştırma Merkezi’nin Radyasyondan Korunma Bölümü yöneticisi Burkhard Heuel-Fabianek de atık suyun okyanusa boşaltılmasının ‘radyolojik açıdan zararsız’ olduğu görüşünde. Trityumun insan vücuduna girmesi durumunda bile zararsız olduğunu savunan Heuel-Fabianek, trityumun hızla vücuttan atılacağını ifade ediyor.
PASİFİK OKYANUSU ATIK SUYU NASIL SEĞRELTECEK?
Radyasyon ekolojisi uzmanı Steinhauer, İngilizce’deki “Kirliliğin çözümü seyreltmektir” sözünü hatırlatarak, atık suyun tehlikesiz hâle gelecek kadar inceltilmesi halinde zararsız olacağını belirtiyor.
Steinhauser, atık suyun çevre için de risk oluşturmayacağı görüşünde. Trityumun birikmediğini söyleyen Steinhauser, bunun ton balığında bulunan cıva gibi olmadığını kaydediyor. Radyasyon ekolojisi uzmanı, “Trityum su molekülü şeklinde radyoaktif bir hidrojen. Hiçbir yosunda, hiçbir planktonda bu radyoaktif su birikmiyor, aksine seyreliyor ve seyrelmeyi sürdürüyor” diyor.
YETKİLİLER DOĞRUYU SÖYLÜYOR MU?
Çevre koruma örgütü Greenpeace ise Japon hükümeti ve Tepco’nun radyasyon değerlerini daha az göstermeye çalıştığını ve filtre edildikten sonra bile suda kalan diğer radyoaktif maddelere odaklanılmasını engellemek için trityumu öne çıkardıklarını iddia ediyor.
Greenpeace’den nükleer santraller konusunda uzman Shaun Burnie, “Japon hükümeti, medyanın ve ülke halkının dikkatini sudaki trityuma çekme ve bunun çevre için tehlike oluşturmadığını iddia etme konusunda iyi iş çıkardı” diyor. DW’ye konuşan Burnie, “Kirlenmiş su çevre ve insan sağlığına zararlı olduğunu bildiğimiz stronsiyum-90 dahil, çok sayıda radyonüklit içeriyor” iddiasını dile getiriyor.
Burnie’ye göre Tepco’ya ait sızdırılan belgeler, temizleme işlemi sonrasında bile iyot, rutenyum, rodyum, antimon, tellür, kobalt ve stronsiyum gibi çok sayıda radyoaktif elementin ‘tespit edilemeyen’ bir değere indirgenemeyeceğini gösteriyor. Greenpeace, temizleme sisteminin radyoaktif bir madde olan karbon 14’ü filtre edemeyeceğini de öne sürüyor.
BAŞKA HANGİ SEÇENEKLER VAR?
Çevreciler, işletmeci firma Tepco ve Japon hükümetinin sorunun çözümünde en ucuz ve hızlı yöntemi seçtiğini savunuyor. Alternatif olarak ek tanklar konması veya atık suyun buharlaştırılması öneriliyor.
Steinhauser, ek tanklar konmasının iyi bir fikir olmadığı görüşünde. Bölgede hâlâ deprem riski bulunduğuna dikkat çeken radyasyon ekolojisi uzmanı, tanklardan sızıntı olması halinde trityumun çok az inceltilmiş bir şekilde yer altı sularına karışacağını dile getiriyor. Atık suyun denize tahliye edilmesinin çevre ve insanlık için en iyi çözüm olduğunu vurgulayan Steinhauser, UAEA dahil birçok uzmanın aynı öneride bulunduğunu hatırlatıyor.
Trityumlu suyun ısıtılarak, oluşan buharın havaya karıştırılması da bilinen bir yöntem. Böyle bir durumda trityum içinde kabul edilen sınır litre başına 5 bekerel. Ancak birçok uzman salınan radyoaktif hidrojeni kontrol etmek daha zor olacağı için buharlaştırma yöntemini sorunlu olarak değerlendiriyor. Bunun yanı sıra radyoaktif bulutların rüzgarın etkisiyle uzak bölgelere taşınma riski bulunuyor.
Steinhauser, atık suyun buharlaştırılması yerine denize tahliye edilmesinin daha iyi bir yöntem olduğunu belirterek, “Miktarı az da olsa, benim soluduğum havada ve toprak üzerinde kalacak. Bu zararsız da olsa, daha da zararsızı, okyanusta kaybolması” şeklinde konuştu. (DW Türkçe)